Ülkece zor günlerden geçiyoruz...
Bir de benim aylardır atlatamadığım sıkıntımın üzerine eklendiğinde,
bazen işin içinden çıkamayacak gibi oluyorum.
Güçlü bir yapıya sahip olduğum gibi bir o kadar da çabuk hayata küsen bir insanımdır...
Hayata karşı çok katı bir insanımdır bakmayın.
Beni öyle kolay kolay üzemez her şey, herkes!
Haksızlık girerse devreye karşımda ailem olsun susmam!
Haklıysam ve savunduğum şey doğruysa eğer gözüm başka bir şeyi görmez.
Kırılmam, umursamam, güler geçerim...
Boş şeyleri kafaya takarak zamanımı harcayacak bir yapıya sahibim.
Ama benimde kırılma noktalarım var elbet.
Zayıf düştüğüm, güçsüz kaldığım...
Yaşanan ölümse eğer ben güçlü olamıyorum.
Hayatta beni tek üzen şey ölüm haberleridir.
Bu tanıdığım olsun, hiç görmediğim, hiç adını duymadığım bir insan olsun değişmez.
Mesele can ise eğer...
Ölümün nasıl hissettirdiğini çok kısa bir süre önce en yakınımdan hissettim ben.
İster kısa bir süre geçsin, ister 20 yıl, ister 30...
Hep eksik kalıyorsun.
Kolun kanadın kırık...
Sevgilinden ayrıldığında, istediğin ruju alamadığında artık üzülmüyorsun mesela.
Çünkü sen hayattaki en büyük acıyı biliyorsun.
Sevgilisiz de yaşayabiliyorsun çünkü rujsuz da...
Babasız da yaşıyorsun elbet ama hep eksik!
En ihtiyacın olduğu anlarda omuzunda ağlayacağın adam yok mesela...
Ya da evlensen en mutlu gününde yanında olmayacak.
Bir sıkıntı yaşasan ilerleyen yaşlarda, yalnızsın!
Gidecek bir dağın yok sağlam duran...
Demem o ki, şu yaşananlardan sonra ben yine acılarımı tazeler oldum.
Yine hüzün bastı yüreğimi, yine canım yanmaya başladı...
Tek rahatlayabildiğim yol yazmak!
Hiç görmediğim insanlarla acılarımı paylaştığımda kendimi iyi hissediyorum ben.
Suskunumdur.
Kimsenin yanında ağlayamam.
Bu konulardan konuşamam.
Yazarım ben sadece.
Kimse okumasa da yazarım.
Yıllar sonra bu yazıyı kendim okuduğumda eminim ki acımdan 1 gram bile eksilmeyecek...
Burası benim blogum!
Benim hayatım, benim hobim, benim dünyam.
Bu blog bunun için var.
Bunları neden mi yazıyorum?
Çünkü ben yazacağım!
Sevdiğim şampuanı da yazacağım, nefret ettiğim maskarayı da...
İnsanların ne düşündüğü şuan umurumda bile değil.
Ben bu şekilde rahatlayabiliyorsam eğer bunu yapmak zorundayım.
Çünkü bu felaketler benim 7 ay önce başıma patladı.
7 aydır her gece öldüm ben.
Ama kimse benimle birlikte susmadı.
Bir tek benim için yanmıştı.
Ona rağmen yazmıştım ben...
Yazmasaydım daha da kötü şeyler olacaktı biliyorum.
Keşke paylaştıklarımla acımda hafifleseydi...
Hafiflemiyor ama ben oyalanacak bir şeyler buluyorum.
Gerçek dostlarım yok benim.
Çalıştığım bir işim de yok...
Bir sevgilim de yok gözü kapalı güvenebileceğim.
Sadece dört duvarım var içerisinde huzurla oturduğum.
Bir de blogum var işte üzüntümü, sevincimi, herşeyimi paylaştığım.
Sözüm onlara ki; kimin içinde ne yaşadığını bilemezsiniz...
Ön yargılarınızdan ve egolarınızdan kurtulun.
İnanın hayat o kadar kısa ki bir anda dünyanız alt üst oluveriyor.
Hayatın tokatının ne zaman, nereden geleceği belli olmaz.
Mütevazi olun, kalp kırmayın.
Bir gün daha da çıkmaz yollara düşebilirsiniz!
Bugüne kadar derdimle dertlenen, benimle üzülen, bir nebzede olsa içimi rahatlatmaya çalışan, yüzümü güldürmeye çalışan tüm izleyicilerime buradan sonsuz teşekkürler ediyorum!
İyi ki Varsınız!
İyi ki Varsınız!
0 yorum